AKLINI BAŞINA AL DEPO
Yeni iş modellerine bakarak, lojistik işinin ne kadar önemli bir hal aldığını görebiliriz. Sektör baştan aşağı yeniden tanzim oluyor. Getir, Banabi, Trendyol GO ve daha niceleri…
Lojistikte depolama, belirli yerlerden gelen ürün/yüklerin kabulünün sağlanıp belli bir zaman dilimi içerisinde barındırılması ve ilgili yerlere gönderilmek üzere hazırlanmasıdır. Depolama süresine bağlı olarak depo tipleri de farklılaşır. Depolama süresinin uzun olduğu yerlere ‘depo’, kısa olduğu yerlere ‘dağıtım merkezi’, sürenin çok kısa olduğu yerlere de ‘aktarım merkezi’ denir. Depolama, lojistiğin en önemli bileşenidir. Elzemdir, değerlidir ve hayatidir.
Depolama esasen kontrol, kabul alma, yerleştirme, sayma, toplama, kontrol ve gönderme işlemlerini kapsar. Depo, bir katma değer merkezidir. Amaç, sevk ve müşteri teslimat sürelerinin azaltılmasıdır. Tedarikçi, üretici, perakendeci ve dağıtıcı için anlamı fevkalade önemlidir. Müşteri taleplerine yönelik çabaların karşılanması için stratejik bir planlama mabedidir.
Çok sevdiğim bir atasözü vardır: “Anlayana bir söz yetişir, görmek isteyene bir göz.” Açıklaması: Akıllı insan her şeyi anında kavrar. Günümüzde sadece insanın aklıselim olanı değil, deponun da akıllısı mubahtır. Aklı olmayan depolara da belki dijitalin son ihtarıdır.
Dijitalleşmenin de yoğun etkisiyle artık her ihtiyaca kısa sürede ulaşmak isteyen sabırsız bir tüketici kitlesi bulunmaktadır. Getir’in marka vaadine bakalım: “10 dakikada ihtiyacın kapında!”. Artık bütün firmalar iş modellerinde ürünü tüketiciye en kısa sürede ulaştırmak için kolları sıvadı. Hatta bunun yoğunluğunu o kadar fazla hissediyoruz ki yeni oyuncuların da sektöre ciddi hazırlık yaparak girdiğini görüyor ve duyuyoruz.
İş sürecinin içinde kaybolan birçok depo bulunmaktadır. Raflara yerleştirdikleri ürünlerin konumunu kolayca bulamayan bir sürü depo sorumlusu vakası mevcuttur. Bu gibi durumlar, işletmeler için büyük bir zaman ve verim kaybıdır. Teknoloji bu kadar ileri düzeyde iken ve bu zorlukların çözümü varken, tecrübe edilenlere küçümseyerek/kanıksayarak bakmamak lazım.
Haydi, bir hayal kuralım ‘Akıllı Depo’ nasıl olmalı diye…
ERP sistemi ve akıllı raf entegrasyonu olduğunu farz edelim. Ürünlerin birim ağırlıkları, hangi ürünün hangi rafta olduğu bilgisi ERP’den servisle okunuyor. Rafta olması gereken miktar ile gerçekte olması gereken miktar karşılaştırılıyor. Fark çıkarsa ışık yanarak sorumlular uyarılıyor ve otomatik raf kontrolü yapılmış oluyor. Servis entegrasyonu ile ERP fiili stokları anlık takip edebiliyor. Yetmedi, dahası da var. Araç tanımlama ekranı oluyor. Araçların tanımı ve şoför bilgileri sisteme kaydedilebiliyor. Araçların konum bilgisi ve yakıt tüketimi gibi önemli veriler, araç takip ve akaryakıt dağıtıcılarının otomatik sistemlerinin entegrasyonu ile servis üzerinden alınabiliyor. Günlük sevkiyat planı, sistem tarafından otomatik oluşturulabiliyor; el terminali/mobil uygulama yardımıyla hangi siparişlerin hangi araca yükleneceği otomatik olarak belirlenebiliyor. Zaman ve yakıt tasarrufu sağlamak için araca hareket rotası sistem tarafından çizilebiliyor. Depo görevlisinin elindeki cihaza, hangi araca hangi siparişlerin yerleştirileceği sistem tarafından söylenebiliyor. Ürünlerin de hangi raftan alınması gerektiği ‘raf adresi’ ile belirtilebiliyor. Ürün cihaza okutulup araca yüklenebiliyor. Ve daha sonra ERP sistemine otomatik olarak bilgiler gönderilebiliyor. İlgili sipariş kolaylıkla faturaya dönüştürülebiliyor. Sadece bunlar mı? Tabi ki hayır… Buradan itibaren şoföre mobil cihazdan ataması yapılacak bir rotadan tahmini varış zamanı bilgisine, şoförün rotaya gösterdiği sadakatten sürüş istatistiklerine kadar birçok anlamlı ve stratejik veriye ulaşılabiliyor. Müşteriye siparişin durumu ile alakalı anlık bilgi vermekten teslimat tamamlandıktan sonra depo sorumlusunun bildirim almasına kadar çok çeşitli bilgilendirmeler de yapılabiliyor.
“Arife tarif gerekmez” denir ya, akıllı depoya da ne yapmasını söylemeye gerek yoktur. Bir kaşık suda boğulmak yerine, deponuzu akıllandırmaya ne dersiniz?
Yunan mitolojisinde Sisyphos karakteri vardır. Tanrılar, Sisyphos’u bir kaya parçasını tepeye çıkarmaya mahkum etmişlerdir. Fakir, kayayı çıkarır ama her seferinde kaya tepede durmaz, yine gerisin geriye dağın eteğine yuvarlanır. Sisyphos usanmaz ve yeniden işe koyulur. Bazen, Türk lirasının dolar karşısındaki durumunu bundan daha iyi özetleyen bir simge olmadığını düşünüyorum. Bizler de perakendeci, dağıtıcı, üretici veya depo ile alakalı işi olan iş insanları olabiliriz. Sisyphos gibi havanda su dövmemek için depomuzu akıllandıralım, iş süreçlerimizi veriye dayalı yöneterek geleceğe daha umutlu bakalım.
Anıl Çil
ErkinŞahinöz Akademi Danışmanı